BİRAZ DA SINIFSAL ÇELİŞKİLERİ KONUŞALIM
İnsanları etnik kökenine, dini inancına, mezhebine göre tanımlamak ve devlet görevlerini bu tanımlara uygun olarak belirlemek ülkemiz için son derece yanlıştır ve yıkıcıdır.
Anayasada ve yasalarda görev tanımı yapılırken etnik kimlikleri ve dini inançları kriter olarak belirlemek Türkiye için felaketin başlangıcı olur.
Her insan yasal şatları yerine getirmek şartıyla devletin her kademesinde görev alabilir ve almaktadır zaten.
Bırakalım şu Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Sünni, Alevi laflarını da insanları başka türlü tanımlayalım. Emekli diyelim, emekçi diyelim, memur diyelim, rençber diyelim, esnaf diyelim, fabrikatör diyelim.
Alevi emekli maddi sıkıntı çekiyor da Sünni olan çekmiyor mu? Memur Kürt asılı ise maaşı daha mı düşük oluyor. LGS, YKS gibi sınavlarda sonuçlar etnik köken ya da mezheplere göre mi değerlendiriliyor.
Biraz da sınıfsal çelişkilerden söz edelim. Toplumsal sorunlarda etnik köken, dini inanç ön plana alınıp tartışılınca sınıfsal çelişkiler unutuluyor. Kim bilir belki de esas amaç bu.
İnsanlar bu şekilde meşgul edilince akıllarına, Türkiye’nin en zengin 25 kişisinin serveti zengin olmayan kaç milyon insanın servetine eşit acaba ve bu durum neden böyle diye düşünmüyor.
Milli gelirden sermayenin aldığı pay artarken emekçinin ve emeklinin aldığı pay neden azalıyor diye düşünmüyor.
Bu özel okullar, bu özel hastaneler niçin var ve neden ben ve çocuklarım bunlardan neden faydalanmıyoruz diye düşünmüyor.
Bu servet, gelir ve fırsat eşitsizliği neden var diye düşünmüyor.
Televizyonlar, gazeteler birkaç istisna hariç neden zenginlerin elinde ve neden yukarıda yazdığım konular bu zeminlerde tartışılmıyor diye düşünmüyor.
TBMM’nde neden hiç işçi yok, yoksul yok diye düşünmüyor.
Egemen güçlerin önümüze sürdüğü şu etnik köken, dini inanç gibi tanımlamaları bırakalım da biraz da sınıfsal gerçekleri konuşalım, tartışalım. Ne dersiniz?