22 Temmuz 2025 Salı

 

BİRAZ DA SINIFSAL ÇELİŞKİLERİ KONUŞALIM

İnsanları etnik kökenine, dini inancına, mezhebine göre tanımlamak ve devlet görevlerini bu tanımlara uygun olarak belirlemek ülkemiz için son derece yanlıştır ve yıkıcıdır.

Anayasada ve yasalarda görev tanımı yapılırken etnik kimlikleri ve dini inançları kriter olarak belirlemek Türkiye için felaketin başlangıcı olur.  

Her insan yasal şatları yerine getirmek şartıyla devletin her kademesinde görev alabilir ve almaktadır zaten.

Bırakalım şu Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Sünni, Alevi laflarını da insanları başka türlü tanımlayalım. Emekli diyelim, emekçi diyelim, memur diyelim, rençber diyelim, esnaf diyelim, fabrikatör diyelim.

Alevi emekli maddi sıkıntı çekiyor da Sünni olan çekmiyor mu? Memur Kürt asılı ise maaşı daha mı düşük oluyor. LGS, YKS gibi sınavlarda sonuçlar etnik köken ya da mezheplere göre mi değerlendiriliyor.

Biraz da sınıfsal çelişkilerden söz edelim. Toplumsal sorunlarda etnik köken, dini inanç ön plana alınıp tartışılınca sınıfsal çelişkiler unutuluyor. Kim bilir belki de esas amaç bu.

İnsanlar bu şekilde meşgul edilince akıllarına, Türkiye’nin en zengin 25 kişisinin serveti zengin olmayan kaç milyon insanın servetine eşit acaba ve bu durum neden böyle diye düşünmüyor.

Milli gelirden sermayenin aldığı pay artarken emekçinin ve emeklinin aldığı pay neden azalıyor diye düşünmüyor.

Bu özel okullar, bu özel hastaneler niçin var ve neden ben ve çocuklarım bunlardan neden faydalanmıyoruz diye düşünmüyor. 

Bu servet, gelir ve fırsat eşitsizliği neden var diye düşünmüyor.

Televizyonlar, gazeteler birkaç istisna hariç neden zenginlerin elinde ve neden yukarıda yazdığım konular bu zeminlerde tartışılmıyor diye düşünmüyor.

TBMM’nde neden hiç işçi yok, yoksul yok diye düşünmüyor.

Egemen güçlerin önümüze sürdüğü şu etnik köken, dini inanç gibi tanımlamaları bırakalım da biraz da sınıfsal gerçekleri konuşalım, tartışalım. Ne dersiniz?

15 Temmuz 2025 Salı

 

“AMERİKAN KATİL KATİL”

https://youtu.be/aC7pvV5L5ns?t=47

Son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim.  Türkiye’ni en büyük düşmanı Amerika’nın başını çektiği Batı Emperyalizmidir; kısaca söylersek Amerika’dır.

Bugün 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü’nü kutluyoruz ama o gece Türkiye’yi işgal etmeye kalkan Amerika’yı bir kenara koyup, sadece onun kurup, büyütüp, desteklediği FETÖ’yü suçluyoruz. 

FETÖ şunu yaptı, bunu yaptı; FETÖ yapmadı, Amerika yaptı. Gerçek düşmanı gizlemeye gerek yok. 

Bir de PKK meselesi var. Bu konuda da aynı hatayı yapıyoruz. PKK diyoruz Amerika diyemiyoruz.   

Şehitlerimizi anıyoruz ama Amerika katil diyemiyoruz.

Amerika olmasaydı, ne FETÖ olurdu ne de PKK. 

Gerçek düşmanın Amerika olduğunu gizlediğimiz yetmiyormuş gibi, çağdaşlaşma adı altında yıllardır çocuklarımızı, gençlerimi Amerikan hayranı olarak yetiştiriyoruz.

Televizyonların, gazetelerin büyük çoğunluğu (yandaş, muhalif fark etmez) Amerikan hayranlığı yayıyor. Filmler, diziler Amerikan kültürünü dayatıyor.  Milli kültürümüzün yerini Hollywood  kültürü alıyor.

İngilizce okullarımızda ikinci dil oldu. Halkımızın çoğunluğu öyle Amerikan hayranı oldu ki, sadece bize değil,  mazlum milletlere yaptığı kötülüklerin hiçbirisini göremiyor.

Amerika’nın düşmanlıklarını gizlediğimiz ve ona karşı olan hayranlığımızı artırdığımız için o da bize her türlü kötülüğü rahatlıkla yapıyor. Ekonomik olarak saldırıyor, siyasi olarak saldırıyor, terör örgütleri vasıtasıyla saldırıyor, kültürel olarak saldırıyor, psikolojik olarak saldırıyor. Biz de Amerika’ya dostumuz ve müttefikimiz diyoruz ama düşmanımız diyemiyoruz. 

Bu güne kadar kendi askerlerini doğrudan kullanmadı ama dört bir yanımızda kurduğu askeri üsler, ve denizde ve karada yaptığı tatbikatları düşünce onun da muhtemel olduğu akla geliyor.

Bugün 15 Temmuz; bari bugün düşmanın adını ve nasıl bir şey olduğunu yüksek sesle haykıralım; tıpkı Mahzunî Şerif gibi: “AMERİKA KATİL, KATİl”.

https://youtu.be/aC7pvV5L5ns?t=47

Defol git benim yurdumdan
Amerika katil katil
Defol git benim yurdumdan
Amerika katil katil

Yıllardır bizi bitirdin
Amerika katil katil
Yıllardır bizi bitirdin
Amerika katil katil, katil

Tuz diye yutturur buzu
Gafil düştük kuzu kuzu
Dünya'nın en namussuzu
Amerika katil katil

Devleti devlete çatar
İt gibi pusuda yatar
Devleti devlete çatar
İt gibi pusuda yatar

Kan döktürür, silah satar
Amerika katil katil
Kan döktürür, silah satar
Amerika katil katil

Japonya'yı yiyen velet
Dünya'daki tek nedamet
İki yüzlü kahpe millet
Amerika katil katil

İnsanı alçak sarısı
Küstü Dünya'nın yarısı
İnsanı alçak sarısı
Küstü Dünya'nın yarısı

Vietnam'ın pis karısı
Amerika katil katil
Vietnam'ın pis karısı
Amerika katil katil, katil

Bunca milletlere yazık
Sömürülmüş bağrı ezik
Seni seven kanı bozuk
Amerika katil katil

Mahzuni der Türk milleti
Çıksın gitsin elin iti
Mahzuni der Türk milleti
Çıksın gitsin elin iti

12 Temmuz 2025 Cumartesi

 

İHANETMİŞ!

PKK, Amerika ve İsrail’in her türlü desteğine rağmen Kürdistan isimli ayrı bir devlet kurmasının imkânsız olduğunu anlamış, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde ve Türk Milletinde bütünleşmek amacıyla silah bırakmaya karar vermiş,  kendisini feshetmiş, Amerika ve İsrail’in verdiği silahları yakmış ama bunu ihanet olarak görenler var.

Devletimizin sınırlarında değişiklik var mı ? Yok. Anayasa’nın 4. ve 66. Maddesi değişti mi? Değişmedi. Teröre herhangi bir taviz verildi mi? Verilmedi. 

Doğrusu biz anlamdık; kim kime ihanet etti? Hangi eylem kime ve neye ihanettir? Hain olan kim? Devlet mi, PKK mı?

Süreç başarılı bir şekilde son bulursa Edirne’den Van’a, Ağrı’dan Muğla’ya kadar bu toprakların tamamında, insanlar Türk, Kürt, Arap, Çerkez ayırımı göstermeden Türkiye Cumhuriyeti’nde ve Türk milletinde bütünleşmiş olacak, kardeşçe yaşayacak. Amerika ve İsrail yenilmiş olacak. Hedef bu, amaç bu…

11 Temmuz 2025 Cuma

 

SIRA EKONOMİK VE SOSYAL YATIRIMLARDA

PKK halk desteğini yitirdi.  Yeni eleman bulamıyor. Eskiler mağaralarda sıkıştı kaldı. Başını çıkaranlar etkisiz hale geliyor. Liderler sıranın kendilerine geleceğini ve Kürdistan denilen devletin kurulamayacağını anladı.

Bu durumda ya teslim olacaklar ve silahlarını bırakacaklardı ya da toprak altında çürüyüp gideceklerdi; teslim olmayı seçtiler.

Şimdi sıra Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun sosyal ve ekonomik olarak kalkınmasına geldi. Bu bölgedeki refahın yükseltilmesi lâzım.

Sayın Erdoğan Cumartesi günü bölge için yapılması düşünülen sosyal ve ekonomik yatırımları açıklarsa, bütünleşme süreci hız kazanır. Benim yarın için beklentim bu yönde bir gelişmenin olacağı şeklinde. Bekleyelim görelim.

10 Temmuz 2025 Perşembe

 ÇOK ÖNEMLİ GÜNLERDEN GEÇİYORUZ

Devam eden süreci iyi  kavramak lazım. Türkiye çok önemli günler yaşıyor.

 Emperyalizmin 1900’yıllardan bu yana kurduğu Kürdistan hayalinin sonuna geldik. Bizi parçalamak, Cumhuriyet’i yıkmak için Kürtleri kullanarak çıkardıkları isyanlar son buluyor. PKK liderinin açıkladığı gibi “..ayrı devlet amaçlı PKK hareketi” bitiyor.  PKK artık yok gibi bir şey…

Kürtlerin büyük çoğunluğu zaten devlet ve milletle bütünleşmişti. Şimdi sıra PKK’lılar ve onların sempatizanlarına geldi. Bu işlem de gerçekleşirse  ABD ve İsrail’in başını çektiği emperyalizm,  Kürdistan kurmak için kullanacağı kimse kalmayacak.

Ben Tunceli’nin Çemişgezek ilçesinde doğdum. Anne tarafım Çemişgezekli, baba tarafım Hozatlı. Çocukluğum gençliğim oralarda geçti. O günlerde ve o topraklarda Türk, Kürt, Zaza berberce ve dostane şekilde yaşardı. Kimse kimseyi mezhebinden, etnik kimliğinden ötürü hor görmezdi. Sadece birbirlerine kız alıp vermezlerdi.  Şimdi artık o da büyük ölçüde bitmiş. Gençler mezhebine, etnik kimliğine bakmadan sevdikleri ile evleniyorlar. Düğünlerde Türkçe havalar da çalıyor, Kürtçe ve Zazaca  havalar da çalıyor, beraber halaylar çekiliyor. Bundan güzel bütünleşme mi olur.

Atatürk’ün dediği gibi, Türk, Kürt ,Laz, Çerkez, Arap hep aynı cevherin damarlarıyız. Büyük milletler de böyle olur zaten…

Dersim isyanlarında yaşananları büyüklerinden dinleyen birisi olarak doğrusu çok mutluyum. Gelecekte çok daha güzel günler yaşayacağımıza inanıyorum. Süreci takip edelim ve bu süreci baltalamak isteyen iç ve dış odaklara fırsat vermeyelim.  Unutmayalım, “Su uyur düşman uyumaz”.

9 Temmuz 2025 Çarşamba

 ÖCALAN VE TERÖRSÜZ TÜRKİYE SÜRECİ

Daha önceki mektubunda devlet ve toplumla bütünleşmek için silahı bırakılmalı ve “PKK kendisini bu amaçla feshetmeli” demişti. 19 Haziran tarihli yazısında ise, “27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı savunmaya devam etmekteyim”,  “…Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir.  Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir”, “…PKK ulus devletçi bir amaçtan vazgeçmiş, bu temel amaçtan vazgeçişle birlikte temel savaş stratejisinden de vazgeçmiş, varlığını sona erdirmiştir..” demiştir.

Bu ifadelerden çıkan sonuç şu; PKK’nın iki temel amacı vardı: Birincisi Kürt varlığının tanınması,  ikincisi ise,  Kürdistan isimli bağımsız, milli bir devlet kurmak.

Kahraman ordumuzun ve emniyet güçlerimizin kahramanca mücadelesi ve devletimizin karalı tutumu nedeniyle Kürdistan isimli bir devletin kurulamayacağı anlaşıldığı için, PKK kendisini tarihin dışına atıyor. Önemli olan şu; artık bağımsız bir Kürdistan olmayacak.

Adına “Terörsüz Türkiye süreci”  denilen gelişmelerin sonunda, Kürtler, toplumla ve milletle bütünleşerek ve kendi kültürlerini yaşayarak Türkiye Cumhuriyeti’nin her türlü demokratik haklarından yararlanan onurlu vatandaşları olarak yaşayacaklar.

1 Temmuz 2025 Salı

 ENTELEKTÜEL FAHİŞELER

Yıllar önce New York Times’ın editörü John Swinton görevi bırakırken konuşmasının sonunda şöyle demişti:
“…Gazetecilerin işi; gerçeği yok etmek, düpedüz yalan söylemek, saptırmak, kötülemek, servet sahiplerine dalkavukluk etmek, kendi gündelik ekmeği uğruna yurdunu ve soyunu satmaktır. Bunu siz de biliyorsunuz ben de!”
“Öyleyse şimdi burada, ‘bağımsız özgür basının’ şerefine kadeh kaldırmak saçmalığı da nereden çıktı? Bizler sahnenin arkasındaki zengin adamların oyuncakları, kullarıyız. Bizler ipleri çekilince zıplayan oyuncak kuklalarız. Yeteneklerimiz, olanaklarımız ve yaşamlarımız, hepsi başkasının malı.”
Bu Amerika’da böyle de biz de faklı mı? Özellikle İmamoğlu gözaltına alındıktan sonra bazı gazetecilerin çırpınışlarını gördükçe aklıma Swinton’un bu sözleri geliyor. Ne de olsa milyonlarca lira ‘sistem’ için toplanmış; ‘sistem’ de çeşitli yöntemlerle kendisini kurtarmaya çalışıyor.
Çırpınanlar sadece gazeteciler değil elbette, başkaları da var...